Diyabetik Nöropati

Ağrı, vücudun belli bir bölgesinden kaynaklanan kişinin geçmişteki deneyimleri ile de ilişkili, hoş olmayan bir duyumsamadır.  Diyabetik Nöropati ağrı ise sinir sistemindeki yapıların hastalıkları nedeni ile oluşan ağrıyı ifade eder,genellikle kroniktir. Sebepler arasında başlıca şeker hastalığı (diyabet), hipotroidi, karaciğer hastalığı, alkolizm, B6, B12, B1 gibi vitamin eksiklikleri, çölyak hastalığı, kanser hastalığının kendisi veya tedavisinde kullanılan ilaçları yine tüberküloz ilaçları gibi bazı ilaçların kullanımı, zona,  HIV virüsü, romatizmal hastalıklar, tümör veya travma sonrası omurilik hasarları, MS, inme, parkinson hastalığı sayılabilir. Gelişmiş ülkelerde en sık görülen nöropatik ağrı sebebi ise diyabet yani şeker hastalığıdır. İşte, bugün size diyabetik nöropatiden söz etmek istiyorum.

10 yılı geçmiş şeker hastalarının yaklaşık yarısında diyabetik nöropati dediğimiz sinir hasarı ve beşte birinde de nöropatik ağrı bulunur. Şeker hastalığının süresi arttıkça hele kan şekeri de kötü kontrol ediliyorsa nöropatik ağrının gelişme ihtimali artar. Bu tabloda ortaya çıkan şikâyet her iki bacakta ayaklardan başlayarak aylar yıllar içerisinde gövdeye doğru yükselen yanma, batma, sızlama, iğnelenme, elektriklenme şeklinde ağrılar, hissizlik ve karıncalanmadır. İlerleyen olgularda eldiven- çorap bulgusu dediğimiz tablo şikâyetlerin hem kol hem bacakların gövdeden uzak kısımlarına yayılması ile oluşur.  Geceleri şikâyetler ağırlaşır.  İleriki yıllarda bu şikâyetlere kas güçsüzlüğü de eklenir. Yine sinir hasarından ötürü otonomik bulgular dediğimiz, barsak tembelliği, kalp ritim bozukluları, ishal mesanenin tam boşalamaması ile ereksiyon problemleri bu hastalarda sıkça görülür. Nöropatik ağrısı olan kişilerin uyku kalitesi bozulur, depresyon ve anksiyete gibi psikiyatrik şikâyetler tabloya eklenebilir. İlerleyen yıllarda hissizlik sebebi ile ayak ülserlerine ve bu sebeple ampütasyolara ilerleyen süreçler yaşanabilir.

Hastanın değerlendirilmesinde ağrının niteliği, şiddeti, yerleşimi ve biçimi sorgulanıp ağının başlangıçtaki yoğunluğunu ve tedaviye yanıtı değerlendirme için ağrı skalaları kullanılmalıdır. Birçok hastada herhangi şikâyet olmadığı halde sadece nörolojik muayene bulguları ile nöropati tespit edilebilmekte, böylece hastalık ilerlemede erken tanı şansı yakalanabilmekte. Yine EMG çalışması ile ağrının nedenine yönelik tanı konabilir ve sinir hasarının derecesi ölçülerek takibi yapılabilir.

Kısaca tedaviye değinecek olursak ilk ve en önemli adım kan şekerinin regüle edilmesi yani istenen aralıklara düşürülmesidir. Alfa lipoik asit nöropati gelişimini yavaşlatan güçlü bir antioksidandır.  Ağrı için birçok faklı ilaç grubu kullanılabiliniyor. Bunların ilki antidepresanlar. Bu ilaçlar sadece depresyona karşı olan etkileri için değil bizzat ağrının kendisini engelleyici etkileri nedeni ile kullanılıyor. Ama daha önce de söylediğim gibi eğer ağrıya uyku boz, depresyon veya anksiyete de eklenmişse bu ilaç grubunu seçerek bir taşla iki kuş vurmuş oluyoruz. Antikonvülzan yani epilepsi ilaçlarından pregabalin, gabapentin, karbamazepin, topiramat gibi ilaçlar ağrının azalmasında etkinliği kanıtlanmış ilaçlardır. Opioid dediğimiz ilaçlar ise yine ağrıyı suprese ederler fakat bağımlılık ve tolerans geliştirme riskleri yüzünden uzun dönem kullanımları uygun değildir. Bu bahsettiğim ilaçları yan etki vb nedenlerle kullanamayan hastalar için cilt üzerine sürülen jel veya patch tedavileri de mümkün. Hastanın yaşı, kalp hastalığı olup olmadığı gibi durumlar gözetilerek uygun ilaç tercihi yapılmalı, takiplerinde ağrısı %30dan daha az gerilediyse yeni ilaç eklenmelidir. Bu ilaçların kombine kullanılması ile başarı şansı artmaktadır. Tedavi sonrası düzenli takip ihmal edilmemelidir. Hepinize sağlıklı günler dilerim.

Bkz. Polinöropatiler